Bu makale, 2015’ten itibaren Basalia keşfinin(Döngüsel Bio-Teknoloji) sahibi bilim insanı Ahmet Başal’dan bugüne kadar aldığım öğretiler ve ilhamlarla yazılmıştır.
Kainatta ve doğada, makro ve mikro bazda her şey “ döngü ” üzerine kurgulanmıştır. Yüce Yaratıcı, biyo-çeşitliliği muhteşem bir tasarımla “ Topraktan ” başlatmıştır.
Topraktan başlayan bu biyo – çeşitlilik , daha sonra Yer(toprak) ve Gök(atmosfer) arasında hassas temel “ karbon-azot-su ” döngüleri ve insanın olmadığı bir ortamda 6 temel unsurun (mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar, toprak,hava,su) çok yönlü simbiyotik ilişkisi-işbirliği ile “besin zincirine ve yap-boz/yeniden yap” formatına dayalı olarak sürdürülebilir hale gelmiştir.
Başlangıçta 9 ana element (karbon, hidrojen, oksijen, azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve kükürt) ve 3 döngü (Su – Azot – Karbon) üzerine kurgulanan ve insanın olmadığı bir ortamda kusursuz dönen dünya hayatı/ canlılık/ biyo-çeşitlilik, insanın devreye girmesi(6 unsura ayak uyduramadığı için) ile bugün itibariyle iklim değişikliği ile felaketin eşiğine sürüklenmiştir.
Peki neden böyle olmuştur?
Ne yazık, 6 unsurun hassasiyetlerine dikkat etmeyen, onlarla uyumlu hareket etmesi gerekirken aksine bencil davranan insanoğlu, yerin altında bulunan madenleri/hidrokarbonları/ elementleri konvansiyonel parçalı teknolojilerle(bütüncül olmayan) yeryüzüne çıkarmış, kendi bencil medeniyetinin gelişiminde kullanmıştır.
Bunu yaparken de, yerin altında olması gereken elementleri gelişi-güzel yerin üstünde katı-sıvı-gaz formunda atık olarak bırakmış(su ile de her yere taşınmış) ve nihayetinde bizzat kendi eliyle yarattığı çevre felaketi(atıklarla) ve iklim değişikliği sonucunda da dünya yaşamını tehlikeye sokmuştur. Sonuçta, insanoğlu bugün itibarı ile toprak-hava-su dengesini bozmuştur.
Ne yazık ki ,Lineer Ekonomi ve Konvansiyonel Teknolojilere dayalı üretimler, « Yer ve Gök arasında yaşamın hassas dengelerini sağlayan bu 3 döngü ve 118 elementle birlikte ” biyolojik olarak yap-boz/yeniden yap çalışma prensibine” göre değildi. Parçalı Konvansiyonel Teknolojiler, 3 döngü ve 118 elementle birlikte döngüsel dönmeyi beceremediği için bugün dünyamız çevre felaketi ve küresel ısınma(iklim değişikliği) sorunlarını yaşamaktadır.
İnsanoğlu, Lineer Ekonomi ve Konvansiyonel Teknolojilere dayalı üretim modelleri ile aslında en fazla da “ Toprağı ” bozmuştur . Ki, toprağı toparlamadan asla sürdürülebilir döngüsellikten(yer-gök arasında) bahsedemeyiz ve iklim değişikliği sorununu çözemeyiz.
İnsanoğlu,toprağı birbirini besleyen temel 2 makro sebepten ötürü bozmuştur. Bizzat, parçalı konvansiyonel teknolojilere dayalı üretim ve tüketim modellerinden dolayı, katı-sıvı-gaz formundaki atıkları toprağın üzerine bırakmıştır(su ve su döngüsü ile her yere taşınmıştır ve en büyük bozulma faktörüdür); ötesinde kendi eliyle yarattığı bu atık sorunlarına geçici çare üretmek için yanlış tarımsal ilaçlar, uygulamalar ve kimyasallarla bozmuştur(toprağı ve mikroorganizmaları tembelleştirme, performanslarını-kabiliyetlerini-fonksiyonlarını baltalama ve simbiyotik ilişkiyi bozma).
Peki neden Döngüsellik ve Sürdürülebilirlik Topraktan Başlamalıdır?
Eğer, yer ile gök arasında döngüsel ve biyo-çeşitliliğin korunduğu ,sürdürülebilir bir yaşam olmasını istiyorsak, iklim değişikliğinin düzelmesi ve mevsimlerin normalleşmesi gerekir.Ve geldiğimiz aşamada da, tek başına karbon emisyon sorununu çözerek bunu sağlayamayız, daha bütüncül ve entegre çözümler üretmemiz gerekir.
Eğer, döngüsel, biyo-çeşitliliğin korunduğu sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak, “ öncelikle ve eşzamanlı toprağın altındaki simbiyotik yaşamı yeniden sürdürülebilir olarak kurmamız gerekir; “toprakta yaşamı yeniden kurmadan toprağın üstünde döngüsel ve sürdürülebilir yaşam kurulamaz.”
Acilen, “ toprak, bitki ve mikoorganizma ” ilişkisini simbiyotik bir şekilde kendi doğal döngüleriyle kurmamız gerekir.Bu ilişki kurulduğu zaman, o vakit bitki kendisinden beklenen misyonu(varlık sebebi),performansı maksimum genetik kapasitesi ve fonksiyonları ile yerine getirir.
Bu ilişki kurulduğunda; bitki, misyonunu ve performansını ortaya koyduğunda, (i) yer-gök arasındaki döngülerin ve fotozentezin gücü,(ii) diğer tüm canlılarla simbiyotik tamamlayıcı ilişkisinin sinerjileri , (iii) verim(tarım ve gıda) artışı ortaya çıkar ve bu da bizi yeniden döngüsel ve sürdürülebilir bir tabiata/yaşama taşır.
Yer ile gök arasındaki döngülerin/yaşamın en büyük düzenleyicisi olan bitkilerin bu fonksiyonunun açığa çıkması( asli görevi) için de; mutlaka bitki kökü ile toprakta bulunan mikroorganizmalar arasında birbirini besleyen-tamamlayan simbiyotik ilişkinin,döngüsel paylaşımın yeniden kurulması lazım. Bilinenin aksine, toprak bitkiyi değil, bitki toprağı besliyor aslında(mikroorganizmalarla işbirliğinde).
Toprağın altında bitki kökü ile mikroorganzimaların simbiyotik ilişkisini,döngüsel olarak yeniden kurduğunuz zaman , o vakit bitki hem toprağın altındaki yaşamı , hem de toprağın üzerindeki döngüsel yaşamı tüm canlılarla(toprağın üzerinde yaşayan tüm mikroorganizmalar,diğer bitkiler,hayvanlar ve insanlar) optimum düzeyde oluşturur.
Bitkiden beklediğimiz bu düzenleyici fonksiyonunu yerine getirmek için de toprakların optimum yapıda, içerikte olması (humus,organik maddeler,mikroorganizmalar,gerekli elementler vs) gerekir.
Lakin bugünün dünyasında ne yazık topraklar, gerek inorganik katı-sıvı-gaz formundaki atıklarla, gerekse de dışardan konvansiyonel tarım ilaç bombardımanları ile feci şekilde bozulmuştur.O yüzden de, bitkinin beklenen (yerin altındaki ve üstündeki) fonksiyonlarını yerine getirmesi imkansızdır.
Mevcut bozuk toprak yapısından dolayı, bitkiler genetik kapasitesinin ancak 1/3 ünü kullanabiliyor. Mevcut bozuk Toprak yapıları veya bitki kökleri kimyasal ilaçlarla tembelleştirildiği zaman, ortaya hem genel olarak görece düşük fotozentez kapasitesi(enerji) çıkıyor, hem de bitki mevcut fotosentez kapasitesi ile elde ettiği enerjiyi toprak üstü ve altında olması gereken balans ve dağıtım mekanizması dışında kullanmak zorunda kalıyor(bitkinin zayıf gelişimine ve düşük performans göstermesine neden olma durumu).
Örneğin, böyle bir durumda bitki köküne(alt) daha fazla enerji aktarmak zorunda kalıyor(normal şartlarda,kökünü güçlü tutmak için toprakta kök bölgesinde mikroorganizmalarla yapması gereken karşılıklı beslenmeyi, simbiyotik ilişkiyi; kökünü beslemek ve tutmak için kendi yapmak zorunda kalıyor), o vakitte haliyle fotozentezle ürettiği enerjiyi üst tarafta gövde,dal,yaprak,meyve,çiçek performansını,verimini artırmada yeterince kullanamıyor(ayni zamanda düşük performans ve verimlilik); ki kullanabilse mevcut verimliliğini,performansını 2/3 artırabilir.
Basalia ile Bitki Kökü ve Mikroorganizmalar arasındaki Simbiyotik İlişkiyi Yeniden Kuruyoruz.
İşte Basalia Toprak Islahı ile bunu yapmaktayız; en kötü toprakları, tarıma elverişsiz arazileri,tarlaları bile 1.sınıf tarım toprağına dönüştürebiliyoruz. Bu şekilde, çok az su(yüksek su tasarrufu), hiç bir gübre ve kimyasal ilaç takviyesi olmaksızın temiz(haliyle organic),yüksek verimli/performanslı tarım yapılmasını sağlıyoruz.
Sontahlilde, lineer ekonomi ve konvansiyonel teknolojilere dayalı ürün ve metotlarla bozulan toprak yapısını, kopartılan kök ve mikroorganizma simbiyotik ilişkisini, Basalia ile yeniden kurarak temiz,sağlıklı,yüksek su tasarruflu ve yüksek verimli tarım yapılmasını sağlıyoruz.