KIBRIS’ta ÇÖZÜM;  KÜRESEL KUSURSUZ FIRTINA (2030 sonrası)’dan ve YAŞANACAK İKLİM KRİZLERİ ( ve doğal felaketler) SONRASINDA OLACAK 

Bu makaleyi “tarihe not düşmek adına” yazıyorum.

Yıllarca Kıbrıs’ta çözümüne kafa yormuş, müzakere ekiplerinde çalışmış bir Kıbrıslı Türk olarak bugün itibarı ile Kıbrıs’ta çözümle ilgili kehanetim ve öngörüm şudur:

Kıbrıs’ta çözüm mevcut küresel dengelerden dolayı zannedildiği gibi tepede (özellikle Kıbrıslı Rumların mevcut konfor ortamında) gerçekleşmeyecek ; çözüm muhtemelen 2028-2032 döneminde eko-politik olarak dünyada yaşanacak Küresel Kusursuz Fırtınadan (9 Nisan 2025 makalemi okuyunca anlarsınız https://necdetergun.org/tr/kuresel-kusursuz-firtina-ile-cokuyoruz/859/) sonra özellikle BATI İTTİFAKI’nın(AB+ABD) ağır darbe almasından sonra ve yine eşzamanlı bu dönemlerde yaşanacak ve adanın Güneyini (sismik analizlere göre özellikle BAF) görece daha fazla etkileyeceğini öngördüğüm iklim krizi ve ağır doğal afetlerden sonra “ dipten ve zorla gelecek.”

Ve muhtemelen bu dönemlerde adanın iki tarafında da iki dostumun olacağını öngörüyorum. Kuzey’de Tufan Erhürman’ın , Güney de ise şimdilerde Lefkoşa Belediye Başkanı olan “ Charalambos Prountzos ” un başkan olacağını ve onların tepede yüksek işbirliği niyeti/iletişimi ile de bu sürece/çözüme yardımcı olacaklarını tahmin ediyorum.  

Şimdi bu kehanetlerimden/öngörülerimden sonra konuyu biraz derinleştirelim.

Kıbrıslı Rumların çoğunluğu, aslında Kıbrıslı Türklerle iki bölgeli, iki toplumlu gerçek siyasi eşitliğe dayalı(dönüşümlü başkanlık dahil) federal bir çözümü (yani onların azınlık olarak gördükleri Kıbrıslı Türklerle federal kararlarda tam bir eşitliğe dayalı/vetolu ) acı-zorunlu bir çözüm olarak görüyor. İki bölgeli-iki toplumlu çözüm “ ok ” ama tam bir federal eşitliği kabul etmiyorlar aslında.

Bugünün dünyasında ve koşullarında (çökmeden önceki bu yapıda); Kıbrıslı Rumların çoğunluğu, gerçek siyasi eşitliğe dayalı bir federal anlaşmayı;  ancak ve ancak asgari 2 eşzamanlı unsurun olması halinde kabul edebilir.

Nedir bunlar?

  • Türk askerinin geri dönülmez bir şekilde adadan ayrılması(sıfır asker),
  • Türkiye’nin geri dönülmez bir şekilde garantörlüğünün sonlandırılması(sıfır garanti).

Diğer konular(toprak vs dahil) Kıbrıslı Rumlar için talidir(ikincil önemdedir). Buna karşın Kıbrıslı Türklerin de çoğunluğu,  (i) hem gerçek siyasi bir eşitlik olmadan, (ii) hem de Türkiye’nin fiili garantisi olmadan(en azından Kuzeyi) çözümü kabul etmiyor.

Dolayısıyla, Kıbrıs sorunu 1974’den beri tarafların aslında birbirine karşıt bu temel/öz pozisyonlarından dolayı kilitlenmiş durumdadır. Ve iki tarafta karşı tarafın zayıflamasını (veya mecbur kalmasını) bekleyerek, “ belki gelecekte daha iyi bir fırsat olur ve kendilerince daha iyi bir çözüm olur beklentisi ile süreci öteliyor. ”

Elbette bu öteleme Kıbrıslı Türklerde görece çok daha azdır (mevcut çözümsüzlük şartlarından dolayı Kıbrıslı Türkler çözüm için her zaman daha esnek davranmıştır/davranıyor zaten) ama Kıbrıslı Rumlarda öteleme-erteleme çok daha fazladır/baskındır.

Bu yüzden zaten, Kıbrıslı Rumlar tarih boyunca çözüme en çok yaklaştığımız ; (1) 2004’te Annan Planı referandumunda “ hayır ” dediler, (2) 2017’de Crans-Montana sürecinde masadan kalktılar.

Çünkü, Kıbrıs Rumlar, BATI İTTİFAKININ (AB+ABD) kendi bölgesel ve global çıkarlarından dolayı(Türkiye ile uyuşmayan) “ ŞIMARIK ÇOÇUK “ pozisyonunda davranıyor. Bu yüzden, Kıbrıslı Rumlar, 1974’ten bu yana çözümü hep Batı’nın kanatları altında arıyor ve her müzakere masasında arkalarına Brüksel’i ve Washington’u alarak, Kıbrıslı Türklerle adil ve eşit ortaklık fikrine mesafeli duruyor.


Peki neden?

Çünkü, yukarıda bahsettiğim yanılsama yüzünden. “Bir gün ABD ve AB desteğiyle daha iyi bir modeli dayatırız. Türkiye zayıflayacak, biz kazanacağız ” beklentisi içinde yaşıyorlar. Bu yüzden de Doğu Akdeniz’de çoğu zaman boylarından-cüsselerinden büyük oyunlar kurmaya çalışıyorlar ve bunun karşılığında da hep daha fazla tavizler veriyorlar (bu yüzden de uluslararası şirketler ve ülkelerle siyasilerinin girdikleri ilişkiler sonucunda da haliyle toplumsal yozlaşmayı artırıyorlar, devlet/siyaset-halk/toplum ilişkisini de bozuluyorlar)

Bütün bu stratejilerinin temeli, “ bir gün Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücünün aşınacağı varsayımına dayanıyor”  ama ne yazık bugüne kadar bu olmadı, hatta tam tersi oldu. Bu stratejiye dayalı çözüm arayışı bugüne kadar hep tepede siyasetçilerle ve bahsettiğim suni ittifaklarla kurgulanmaya çalışıldı.

Neticede, Kıbrıslı Rumlar, mevcut jeo-eko-politik küresel sistemin BATI (AB+ ABD) egemenliğinde hiç değişmeyecekmiş inancı ile bana göre miladı dolan “Eski Paradigma” ile yaşıyor. Ve bir çok insanın/ülkenin/şirketlerin/siyasetçilerin/uluslararası kurumların dahil , hale hazırda yeterince göremediği içine girdiğimiz KUSURSUZ KÜRESEL FIRTINA’yı ve eşzamanlı İKLİM KRİZLERİNİN(doğal felaketlerin)  ETKİSİNİ onlarda göremiyor veya görmek istemiyor.  

Kıbrıs Sorununda YENİ PARADİGMA Oluşacak

Yeni Dönemin İki Oyun Değiştiricisi (2028–2035)


Bu 2 oyun değiştirici parametre tüm dünyayı etkileyecek ve eski medeniyeti yerler bir edecek, elbette bundan Kuzey-Güney Kıbrıs’ta çok etkilenecek ama Kıbrıslı Rumlar ekstra olumsuz etkilenecekler. Bu “2 eşzamanlı oyun değiştirici paradigma ”, Rum tarafının bugüne kadar alıştığı konforu darmadağın edecek ve onları daha zayıf bir pozisyonda Kıbrıslı Türklerle makul-adil bir çözüme iteleyecek.

1. Kıbrıs Adası ama Özellikle Güney Kıbrıs İklim Krizi ve Doğal Felaketlerin Baskısı Altında

Doğu Akdeniz, iklim krizinin en ağır yaşanacağı bölgelerdendir. Öngörüm 2030’a kadar:

  • Kıbrıs’ta ve özellikle Güney’de kuraklık ve su krizi derinleşecek.
  • Ada genelinde ama en fazla Güneyde tarımsal üretim daralacak
  • Yangınların, sellerin artması ile doğal felaketler ağır hasarlar verecek.
  • Ada genelinde aşırı sıcaklar enerji tüketimini katlayacak ve 2 tarafta da enerji krizleri yaşanacak.
  • Ve 2027–2029 arası muhtemelen BAF açıklarında(sismik hareketler onu gösteriyor) yaşanması muhtemel büyük bir deprem/tsunami, adanın güneyini daha fazla etkileyebilir

Özetle, iklim krizi ve yaşanacak doğal felaketler , bahsettiğim dönemlerde iki toplumun başındaki barışçıl iki liderin olmasının etkisi ile “iki toplum arasında toplumsal-hatta devlet düzeyinde işbirliklerini artırabilir.”

2. Küresel Fırtına ve Batı’nın Güç Kaybı ile KIBRISLI RUMLAR ZAYIFLAYACAK

2027’den itibaren ivme kazanacak ve 2030’da zirveye ulaşacak olan Kusursuz Küresel Fırtına, sadece ekonomileri değil, dünyadaki tüm siyasi dengeleri de yıkacak.

  • ABD ve AB, finansal kriz, enerji şokları, göç dalgaları ve iç bölünmelerle tarihinin en ağır dönemini yaşayacak.
  • Avrupa Birliği, iklim krizinin ekonomik yükü ve güvenlik harcamaları altında sarsılacak,zaten AB’den kopmalar başlayacak(farklı halkalar oluşacak).
  • Batı İttifakı zayıflayacağı için de eskisi gibi Kıbrıs Rum tarafına “sonsuz destek” verecek güçte olmayacak.

İşte bu 2 eşzamanlı oyun değiştirici yeni paradigma değişmeleri ile ortaya çıkacak olan yeni tablo, Rum tarafını ilk kez gerçek siyasi eşitliğe dayalı muhtemelen gevşek/konfederal bir çözümle yüz yüze bırakacak.

Sonuçta, 2030 sonrası Kıbrıs’ta çözüm sadece küresel sistemde değişen paradigmadan dolayı değil, ayni zamanda ekolojik bir zorunluluktan da kaynaklanacak. En yakın coğrafya Kuzey ve onun üzerinden Türkiye ile de kaynakların ortak yönetimi, su, enerji, gıda güvenliği vs gündeme gelecek..

Son tahlilde, bu eşzamanlı 2 oyun değiştirici paradigma, Kıbrıslı Rumların şımarıklığının(hep daha fazlasını isteme) sonunu getirecek ve Kıbrıslı Türklerle adada eşit ortaklıkla yeni bir işbirliğinin başlangıcını getirecek.

Kıbrıslı Rumların şimdilerde göremedikleri  “Batı hep arkamızda” rehavetine dayalı stratejisi artık çökmek üzere. Üzerine İklim krizi, küresel ekonomik deprem ve doğal felaketler geliyor. Ve aslında bütün bunlar “ adada siyaseten eşit iki toplumun birlikte yaşayacağı, birbirine sarılacağı yeni bir dönemi getirecek ”

Neden mi?

Çünkü, bugüne kadar beklenildiği/zannedildiği gibi çözüm tepeden-konfordan gelmeyecek, çözüm lineer ekonominin çökmesi ile ve eşzamanlı iklim/doğal felaketlerle “ dipten acıyla ve bu acıların/ihtiyaçların iki toplumu küçük bir adada zorla bir araya getirmesi ile gelecek.”

Prev PostKIBRIS’ta ÇÖZÜM;  KÜRESEL KUSURSUZ FIRTINA (2030 sonrası)’dan ve YAŞANACAK İKLİM KRİZLERİ ( ve doğal felaketler) SONRASINDA OLACAK 
Next PostSusuzluk, Kuraklık ve Küresel Gıda Krizinde İlk Dalga (2025-2030)

Leave a reply