Küresel Kusursuz Fırtına İle Çöküyoruz

İş bu makale, kendi sentezlerimle “ entegrasyonlar teorisi ve oyun teorisi ” temelinde küresel bir eko-politik/jeostratejik senaryo denemesidir/öngörüsüdür. Sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.

Uzun yıllar, para-sermaye-finans piyasalarında aktif olarak riskler almış-yönetmiş, ayni zamanda bir çok reel sektörde direkt ve indirekt tecrübe edinmiş (aktif iş yaparak veya danışman olarak), 1992-1994’lerde henüz 12 üyeli ve adı Avrupa Toplulukları iken AB Ekonomi-Finans üzerine yüksek lisans yapmış ve “ entegrasyonlar teorisini ” ileri düzeyde öğrenmiş/yaşamış, Kıbrıs sorunundan dolayı da uluslararası ilişkilerde/müzakerelerinde birikim yapmış, KKTC gibi uluslararası hukukun dışında kalmış  anormal-meşruiyet sorunu olan bir yapı (en zor/elverişsiz eko-politik ortamlarda) içinde özel/kamu alanlarında büyümüş/gelişmiş ve son 10 yılda da Basalia’dan dolayı YEŞİL ve DÖNGÜSEL Ekonomi ile yatıp-kalkan biri olarak; kendimce küresel düzeyde(Türkiye dahil) ekonomik-siyasi-jeopolitik/stratejik bir sentez ve buna göre öngörüler yapmaya çalışacağım. En azından deneyeceğim….

Aşağı-yukarı 2019’dan beri özellikle ve belirleyici olarak 2.Dünya savaşından sonra kurulan ve daha çok BATI Medeniyetinin(ABD öncü ve Avrupa) belirleyici/dönüştürücü/öncü olduğu küresel düzenin insanlığı/doğayı “ Felaketin Eşiğine Getirdiğinden ” bahsediyorum. Çünkü, altını olan kuralı koyar ve BATI Medeniyeti’de kuralları koydu, düzeni-sistemi/ve haliyle değerleri de oluşturdu(olumlu-olumsuz yönleriyle) ve herkeste (Çin-Rusya ve diğer tüm ülkeler)yaşamak için/ayakta kalmak için buna uymak zorunda kaldı.  

Geldiğimiz aşamada, özetle küresel ekonomik-siyasi-sosyolojik olarak “ reel ekonomiden kopan finansal balonlar, kaldıraçlarla/türevlerle yaratılan suni sermayeler/varlıklar(karşılıksız), hem kamusal hemde özel şirketler/tüketiciler düzeyinde çook ağır borçlar(taşınabilir değil), feci bir gelir dağılımı bozukluğu, eşitsizliği ve adaletsizliği,çifte standartları besleyen/körükleyen küresel tutumlar ve bunlara hizmet eden,fonksiyonlarını/meşruiyetlerini kaybetmiş küresel düzenleyici-denetliyici kurumlar ve bizatihi tüm bunların sonucunda Sanayi Devriminden bu yana sınırsız kaynak tüketen doğrusal “al-üret-tüket-at döngüsel dayalı ” Lineer Ekonomi MODELİNE ve bunun dikte ettiği vahşi capitalist küresel sistemden dolayı geri dönülmez bir şekilde ekolojijk yıkımın (iklim değişikliği/felaketi) eşiğine gelmiş bir dünya ve sosyolojik olarakta tüm bunların sonucunda da içi boşaltılan/fıtrattan saptırılmış transhumanist insanlığa doğru giden bir dünya-medeniyet var.  

İşte bugünlerde tümden gelen bir yaklaşımla ve yukarda bahsettiğim tecrübelerimle/gözlemlerimle/sentezlerimle makro-mikro/yatay-dikey düzeyde büyük resme baktığımda; öyle görünüyor ki, 2.Dünya Savaşından sonra LİNEER EKONOMİ ve buna uygun dizayn edilen küresel eko-politik(vahşi capitalist) düzen tüm kurum ve kurallarıyla yerle bir olmak üzere.

Lakin, işin en vahimi ne yazık çok fazla insan bunun farkında değil; ve bir çok şirket (şirket sahipleri/yöneticileri/ezberci CEO’lar), siyasetçiler,hükümetler,küresel kurumlar/eko-politik organizasyonlar vs, herhangi bir krizde yine eski bildik eko-politik paradimaya dayalı algoritmaların(ve çözüm yöntemlerinin) yine ayni şekilde çalışacağını ve eski dünyanın(çökmekte olduğunu iddia ettiğim) ayni güçler/pozisyonlarla devam edeceğini zannediyorlar.  

Şimdi büyük resme bakarak, 2027-2040 dönemi( 3 ayrı döneme ayırıyorum) ile ilgili füturistik bir ÖNGÖRÜ yapmaya çalışacağım.  

  1. 2027-2030 Dönemi : Lineer Ekonomiye dayalı Küresel Sistem Krize Giriyor
  1. 2030-2032 Dönemi : Lineer Ekonomi ve Buna Bağlı Küresel Sistem/Kurumlar/Ülkeler Yıkılıyor(eşzamanlı yenisinin inşaası da başlıyor/kaotik dönem)
  1. 2032-2040 : Artan İklim Krizi/Felaketleri ile Döngüsel(Yeşil) Ekonomiye Zorunlu Geçiş (2030’dan itibaren). Bu dönemde Yeni Dünya Düzeninin ve JeoStratejik/Politik Güç Dengelerinin Oluşmaya Başlaması ve Bölgesel Savaşlar
  1. 2027-2030 Dönemi : Lineer Ekonomiye dayalı Küresel Sistem Krize Giriyor

Bu dönemdeki krizin asıl/belirleyici kaynağı/dinamiği yukarıda saydığım, artık hasır altına saklanamayacak olan 2.Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin verileri ve çıktılarıdır (etki-tepki).Bunları yeniden tekrar etmek yerine bu dönemde öngördüklerimden,tahmini sebep-sonuç dinamiklerinden bahsetmek istiyorum.

Bu dönemde, uzun süre dünyanın motoru ve baskın gücü olan ABD’de tökezlem başlıyor. Aslında tarihin ironisi olsa gerek, “ ABD Fırst ” diye iktidara 2.kez gelen Trump, 2025’ten itibaren ABD içinde ve dışında yaptığı tüm eko-politik hamlelerle bizzat bu dönemin yaşanmasına/dinamiklerin çalışmasına /entegrasyon teorisi etkileriyle domino efektlerin(kelebek etkileri) oluşmasına neden olacak.Yani, sistemin çökmesinin fitilini 2025-2027 arasında bizzat Trump-ABD ile ateşleyecek.Ki,hem içerde hem dışarda halihazırda fazlasıyla tetiklemeye başladı bile.Lakin, bunu yaparken henüz işin sonunda akrebin kendi kendini sokacağının farkında değil(farkında olduğunda da çok geç olacak).

         Elbette, ABD-Trump’ın 2025-2027 hamleleri ve bunların etki-tepki dinamikleri başta AB,ÇİN olmak üzere ve haliyle bölgesel/ ülkeler bazında tüm dünyayı saracak ve herkes buna göre zorunlu konumlanırken,aslında topyekün bir küresel sistem çöküşüne doğru gittiklerinin farkında olamayacaklar(veya olanlarında zaten durdurma gücü olmayacak).    

       Bu dönemde, sert ticaret savaşları(karşılıklı korumalar/yasaklar vs),dolara dayalı küresel para ve sisteminin de ağır yaralar almaya başlayacağı bir dönem olacak ve buna göre dünyada oyuncular pozisyon değiştirmeye(ki krizin büyümesini sağlayacak) başlayacak,dolar zayıflamaya ve ALTIN GÜÇLENMEYE başlayacak.

Ben buna “ altının intikamı da diyorum” Yani, altın standartını bozan ABD, şimdi altına karşı yenilmeye başlayacak.Zaten, pamuk ibliğine bağlı tıpkı ponzi sistemine benzeyen ve karşılıksız basılan dolar, ağır ABD kamusal borçları(stok) ve taşınması zor bütçe açıkları ile ilk kez bedel ödeyerek yüzleşmeye başlayacağı dönem olacak. ABD, 1970’lerden beri Bretton Woods sistemi terkederek karşılıksız ve sınırsız para basan, “ FED-HAZİNE ve sistemin bekçileri/kaymağını yiyen tiran BÜYÜK BANKALAR/fonlar/finans kurumları ve cari fazla verip zorla ABD tahvilleri alanlar/petro-dolar sistemi vs  aracılığı ile bugüne kadar dolar-hazine/tahvilleri ilişkisinde suni bir al gülüm-ver gülüm çarkı kurmuştu.

Not : Dolar ponzi sistemi diye tanımladığım ve yukarıda bahsettiğim tarafların dahil olduğu dolar-tahviller(borçlanma)arasındaki ilişkileri ortaya koymaya çalıştığım sistemi/kurguyu www.necdetergun.org’da blok yazılarında “ 16 Ekim 2022 tarihli 2023-2030’de Dolara bağlı Finansal Sistemin 2 Çöküş Olasılığı” makalemde ayrıntılı okuyabilirsiniz.

     Özetle, 2027’de ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin süratle (iki haneleri geçerek) artmaya başlayacağı ve dolara güvensizliğin dünyada ilk kez/güçlü bir şekilde hissedileceği,sistemik riskin artarak dolar ve dolara bağlı küresel finansal sistemin ve buna bağlı ve suni al-gülüm vergülüm çarklarının bozulmaya başlayacağı ve bu dönemde zaten bir süredir/düzenli yükselişte olan altının da hızla yükseleceğini (ki 10-12 bin USD’lere geleceğini öngörüyorum ilk etapta/altının intikamı diyorum zaten) öngörüyorum.Buna parelelde 2027-2030 döneminde/muhtemelen küresel sistemin çöküşüne yakın “ BITCOIN” dahil bir çok kripto paranın da çökeceğini öngörüyorum(altına göç başlayacak)”

     2027-2030 dönemi, 1970’lerden altın standartının ABD tarafından kaldırılmasından itibaren, karşılıksız para basma ve borçlanma imkanının ortadan kalkacağı çok acılı bir dönem olacağını öngörüyorum,çünkü 2027 ‘lerde yaşanacak ilk büyük sistemik kriz sonrası tüm ülkeler/fonlar/finans kurumları/şirketler/hatta tüketiciler bile dolardan(korunma amacıyla) kaçmaya başlayacak(sürü psikolojisi).Bu ponzinin en azılı oyuncuları bile “gemisini kurtaran kaptan misali sürü psikolojisine katılacak ve dolardan çıkacak “.

  Ve 2030’lara geldiğimizde “ dolar ve dolara bağlı finansal sistem, bu yıllar içerisinde oluşacak süre psikolojileri/birikimli beslemelerle çökecek ve bugüne kadar dünyada altın yerine(kopartıldığı için) ,dolar üzerinden oluşturulan tüm FİYATLAMA/DEĞER ALGISI çökecek ve dünya daha önce görülmemiş/eski aletlerle/müdahalelerle çözemeyeceği bir VARLIK/DEĞERLER EREZYONUna dayalı FİNANSAL VE EKONOMİK KRİZ YAŞAYACAK(özetle insanların fiyatlama algısı dahi kaybolacak/değişecek,ki ekonomide en önemli şey budur).

   Tahminen 2030’larda ki muhtemelen “ ABD FIRST “ diye iktidara gelerek ABD’yi yeniden en büyük yapacağını iddia eden TRUMP (döneminin sonlarında) bu krizden dolayı ABD (federal yapısı/ki bu yapıyı ayakta tutanlardan biri DOLARDI) dağılacak ve ayrı eyaletlere dönüşecek.ABD, çok ağır bir ekonomik-siyasi-sosyolojik travma yaşayacak ve kendi içinde yeni bir yapılanmaya evrilecek.Bu dağılma ile ABD’de üniterleşme ve nasyonalist akımlar artacak ve hatta bir çok eyalet yerel parasına dönecek.Kanımca, hatta ilginçtir, bu dönemde şimdilerde sürdürülebilir olmayan statükoyu çok eleştiren ve ona karşı mücadele eden ELON MUSK, bu çöküş döneminde ABD’de hem daha iyi anlaşılacak, hem de elde edeceği teknolojik/ekonomik güçle ABD’nin yeniden yapılandırılmasında da çok daha öncü/baskın rol oynaması muhtemeldir diye öngörüyorum(çünkü daha iyi anlaşılacak).  

   ABD’nin 2027’de başlayan krizle sarsılması ve 2030’larda bu artçı şoklarla dağılmasına paralel AB içinde de benzer süreçler/dinamikler oluşacak ve AB’de çok büyük ihtimalle entegrasyonlar etkisi ile epey bir hasar almış olacak. Yani, AB’de 2030’larda ABD’de yaşanacakların kısmen benzerlerini kendi içinde yaşayacak.Çünkü AB kurumları,ne yazık  Avrupa halklarından kopmuş durumda(halbuki 1992-1994’te yeryüzünde insan eliyle dizayn edilmiş en iyi organizasyon/entegrasyon diyenlerdendim) ve kurumlarında-başlarındaki insanlarda ciddi yozlaşma/adaletsizlik/ülkü farklılıkları/uyumsuzluklar ve kurumlar-kişiler bazında tiranlık var, bu yüzden AB’de ciddi hasar alacak.

Sonuçta, 2030’lara geldiğimizde 2.Dünya Savaşından sonra küresel ekonomiyi-siyaseti-sosyolojiyi-jeopolitiği dizayne den dev ikizler ( ABD ve AB) başta ortaya koyduğum küresel tespitler ve dinamiklerle çok ağır hasarlar alacaklar,ABD dağılacak ve AB’de dağılma sürecine girecek.Dolayısıyla, 2030’lardan sonra ABD’nin ve AB’nin küresel oyun kurucu misyonu azalacak.Hatta, bütün dünya bu sarsıtıdan ve küresel çöküşten ağır hasarlar alacağı için ABD ve AB’ye karşı muazzam bir negative bakış olacak,krizden insanlar ABD ve AB’yi sorumlu tutacak..Ve bence bu (dünya kamuoyunun/özellikle genç neslin bu yeni algısı) durum     

2027/28 ve 2030-2040 Döneminde TÜRKİYE EKO-POLİTİĞİ/SİYASETİ ile ilgili ÖNGÖRÜLERİM

Bu dönemde Türkiye’nin de 2 şekilde etkileceğini, ayni zamanda Türkiye’de dipten gelen yeni/çok sağlıklı bir eko-politik-sosyolojik değişim-dönüşümün başlayacağını öngörüyorum.Önce Türkiye ile ilgili senaryomu ortaya koyarken siyasal bir tespitle başlayayım.

Vakitiyle,  o güne kadar halı altına süpürerek epey sorun biriktirmiş (1999 depremi dahil) olan Türkiye EKO-POLİTİĞİ/SOSYOLOJİSİ(çürümüş yapı ve toplumsal çatışma), hatırlarsanız 2001’de Cumhurbaşkanı Sezer’in dönemin Başbakanı Ecevit’e toplantıda anayasa kitapçığını(sembolik)fırlatması ile çökmüştü.Sonrasında 2001/2002’de Türkiye Halkı bunun cezasını tüm eski partilere kesmişti(milliyetçilikten dolayı MHP-Bahçeli hariç) ve sandıktan tek başına AKP-ERDOĞAN’ı çıkarmıştı ve bugüne kadar son dönemde de başkanlık rejimi ile CUMHUR İTTİFAKI’nı hep iktidarda tuttu.

Bu ittifakın lideri Erdoğan’ın ,bazı sıkıntılı ve olumsuz icraatlarına ragmen bugüne kadarki en büyük başarıları ve muhtemelen gelecekte de çok daha iyi anlaşılacak olan 3 makro konu var. Bu 3 makro konu, emin olun ki 2030 sonrası çok etkili olacak ve eğer içinde bulunduğumuz dönem TÜRK YÜZYILI olacaksa kesinlikle bu 3 makro konunun çok önemli olduğuna inanıyorum.

Her ne kadar içerde demokrasi ve sosyolojik açıdan ciddi sıkıntılar/acılar yaşansa da, Erdoğan bu 3 konuda başarılı oldu ve bence görevini yaptı, misyonunu da kısmen tamamladı diye düşünüyorum.

Birincisi, uzun yıllar Türkiye’yi patinajda/tutsakta/vasatlığa mahkum eden(şimdilerde bir çok AB ülkesinin en büyük sorunudur) verimsiz parlementer rejimden kurtardı( çünkü ne yazık Türkiye uzun yıllar özellikle yasamadan/meclisten çıkan yürütmelerden/hükümetlerden dolayı parlementer sistemin (sistemik arızasıdır) en büyük açmazı olan yürütmede/hükümette koalisyon bataklıklarına saplanarak patinajda kaldı ve bu da eko-politik olarak kaos ve belirsizlik üreterek potansiyelinin çok altında performans göstermesine neden oldu.

Şükür ki, her ne kadar şimdilerde özellikle yargıda/demokratik özgürlüklerde vs sorun olsada,Türkiye başkanlık rejimi ile yürütmede oldukça istikrarlı-verimli-icraatcı (tek elden) bir yönetim fırsatı yakaladı,performansını artırdı ve hatta son dönemde içerde/dışarda bir çok krizi bu rejimin fonksiyonelliği/verimliliği ile iyi yönetti.

 Eğer bu sisteme yargı sistemi doğru monte edilirse (elbette demokrası/özgürlükler ,medya bağımsızlığı vs dahil) ve ince ayarlarla yürütme ile yasama arasındaki “ check & balance mekanızması”  biraz daha güçlendirilirse, inanın 2030 sonrası Başkanlık rejimi bugüne kadar olduğu gibi hem en güçlü sistemik sigorta olur hem de fonksiyonelliğinden dolayı Türkiye çoşar(çünkü 2030 sonrası ortam çoşmasına uygun olacak).

Elbette, özellikle devlet ve hükümette insan kaynakları açısından liyakat esası hakim olması halinde. O yüzden,sistemde liyakata dayalı insanların devlette,hükümette ve parlementoda konumlanmasını sağlayacak(siyasi partiler yasası,seçme-seçim sistemi vs) ince ama önemli ayarların yapılması lazım.

İkinci önemli makro konu ise , Erdoğan ve Cumhur İttifakı, sürecin bütün maliyetlerine ve bedellerine ragmen Türkiye’yi BATI’nın vesayetinden kurtarması/özgürleştirmesidir (hatta yakında alabora olacak olan AB’den bilinçli uzak tutması).

 Erdoğan ve Cumhur İttifakı(Bahçeli’nin de tarihi bir pozisyonu oldu), her şeye rağmen yaptığı muazzam çok boyutlu eko-politik-stratejik-askeri hamleleri sonucunda,  hem bölgede  ,hem de dünyada çok önemli özgür-bağımsız hareket edebilen/bölgesinde oyun kurucu nitelikte olan, Türkiye’nin coğrafik potansiyelini ortaya çıkaracak şekilde, dünyaya KÖPRÜ olacak pozisyonunda, DOĞU-BATI-KUZEY-GÜNEY kesişmesinde (eko-politik-sosyolojik-stratejik) olması gerektiği gibi MERKEZ HUB ÜLKE haline dönüştürdü. Ki bu hem ANADOLUNUN, hem de ATATÜRKÜN esas misyonu budur aslında.

Örneğin, Batı’ya ragmen Ukrayna-Rusya savaşında kurduğu muazzam denge ve Rusya ile zorda olsa oluşturduğu çoklu çıkarlara dayalı ilişki olağanüstü bir başarıdır (meyveleri 2030 sonrası toplanacaktır), benzerlerini Libya,Azerbeycan gibi bir çok ülkede-bölgede yapması müthiş jeostratejik başarıdır.

Ve bence 3.makro konuda, tüm bunları yaparken Türkiye ( ki bunun meyvelerini de 2030 sonrası oluşacak yeni dünya düzeninde toplayacak) çok önemli soft bir diplomasi hamlesi daha yaptı. Türkiye, bugüne kadar ortaya koyduğu bağımsız ve adil tutumuyla (ki ben buna ANADOLU VİCDANI diyorum) başta Afrika,Ortadoğu,Orta Asya ve Afrika olmak üzere ezilmiş ve mazlum halkları destekledi ve onlara her konuda maksimum yardımlar yaptı, hatta tüm bu halklar adına, bu çok zor dönemde cesurca ABD-AB’ye rağmen BM’de “dünya 5’ten büyüktür vizyonu/duruşunu sergiledi ” ve bu yüzden de Türkiye, 2.dünya savaşı sonrası kurulan düzende, ezilmiş -mazlum halkların dünyadaki temsilcisi/ağabeyi gibi oldu.

    ….Şimdi tüm bunları cebimize koyalım ve gelelim bugüne ve bundan sonraki döneme.

 Kanımca, bugünlerde yaşanan İmamoğlu Vakası, uzun yıllardır halı altına süpürülen ve artık taşınması zor bir takım ekonomik,siyasi(yönetsel/siyasetçi dahil),demokratik vs sorunların dipten başlayan bir dalgaya dönüşmesine ve Türkiye’de bu alanda topyekün ,çok sağlıklı yeni bir eko-politik-demokratik/siyasal yapılanmalara neden olacak.Şahsen buna başlayacağına inandığığım TÜRK YÜZYILINDAN önceki son hazırlık dönemi ve yeni doğumlara gebe bir süreç diyorum .

 Hatta ben  İMAMOĞLU (şimdilerde sağda-solda şer olarak algınan diyelim) VAKASININ/olayının, tıpkı 2001’de fırlatılan anayasa kitapçığı (sembolik)etkisi yapacağına ve içerde eko-politik/sosyolojik olarak muazzam bir şekilde değişim-dönüşüm dinamiklerini çalıştıracağına inanıyorum. Ki, çalıştırmaya da başladığını zaten görüyorum.

 Bu vaka, siyasi yapılanma açısından hem solda, hem sağda ve özellikle CHP önderliğinde oluşturulan eklektik/ısmarlama MİLLET İTTİFAKI’nı ve AKP önderliğinde oluşturulan CUMHUR İTTİFAKINI,  2028 ‘deki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar ve muhtemelen bu arada 2027’lerde lineer ekonomide başlayan sistematik krizle(çünkü olumsuz ekonomik etkisi olacak) birleşerek ciddi şekilde sallayacakt ve törpüleyecekir.

Bu dinamiklerin taşları yerinden oynatacağına ve her iki cephede de ciddi revizelerin,temizlik operasyonlarının ve özellikle Cumhuriyetin kurucu partisi olan CHP’nin esas misyonuna ve aslına döneceğini öngörüyorum.

Ki, Atatürk’ün, Anadolu misyonunu en güzel açıklayan 2 olağanüstü mesajı var(tabii anlayana);  “ yurtta sulh, cihanda sulh ve istikbal göklerdedir(yani uzaydadır)” sözlerinin altında yatan mesajlar/hedefler/misyonlar çok büyüktür.Lakin, uzun yıllardır memur partisine dönen CHP bu misyonlardan kopmuştur(çünkü ne yazık genel olarak Türkiye siyasetinde populizm-yozlaşma artmıştır). 

   Dolayısıyla, umarım CHP, bu süreçte yaşanacak sallanmalarla 2030 sonrası dünyaya adapte yeni bir vizyonla ve buna uygun yepyeni bir liderle cumhurbaşkanlığı seçimine kadar üzerindeki sıkıntıları,sunilikleri ve zorunlu eklektik yapıları atarak aslına/özüne(ATATÜRK ‘ün gerçek dünya vizyonuna) döner.

 Çünkü, yeni Türkiye’nin özellikle 2030 sonrası dünyadaki değişimlere uygun bir politika gütmesi için CHP’nin yeniden ATATÜRK vizyonunda herkesi kapsayıcı(baskın çoğunluk olmasada) lokomotif/etkili bir partiye dönüşmesi gerektiğine inanıyorum.

Bence, tek başına iktidara gelecek bir güce erişmeyecek ama sağdan-merkezden/soldan ve diğer kanatlardan (muhtemelen barış süreciyle Türkiye entegrasyonu güçlenecek olan yeni Kürt Halkının bir kısmı dahil) gönüllü çekimler ve oluşturacağı stratejik koalisyonlarla 2028’de göstereceği yeni liderle(ki esas ATATÜRK vizyonunu/emanetini taşıyan biri olmalı) Cumhurbaşkanlığı seçimini (muhtemelen sistem gereği 2.turda) kazanabilir.

İmamoğlu Vakası ile başlayan sürecin tahminimce CUMHUR İTTİFAKINDA erime/kopmalar yaratacak ve bu kopmalar/kaçışlar BABACAN’nı 2028’de ciddi alternatif yapacak ve Babacan etkili konuma gelecek.Kanımca, CHP’nin yeni lideri ile Babacan’nın birlikte kuracağı(ilave küçük partiler de olabilir) bu yeni-güçlü-kapsayıcı-birleştirici-dengeli hükümet, Türkiye’yi önümüzdeki 10 yılda taşıyacaktır.Ve bu yeni kapsayıcı ve birleştirici hükümetin, 2030’dan sonra dünya yeniden yapılanırken dünyada çok ciddi oyun kurucu bir pozisyonu olacağına inanıyorum.

Dünya sallanırken Türkiye kendi içerisinde bu dengeyi-gücü sağlayacağına inanıyorum(zaten bu yüzden dünyada etkili olacak) ve hatta belki şimdilerde size komik gelebilir ama bugünlerde itibarı zayıf bir para olan TÜRK LİRASI,  2030’larda doların ve uluslararası para sisteminin çökmesi/AB’nin dağılma sürecine girmesi ile inanın itibarlı(güvenli liman) bir para haline dahi gelebilir.

Başta dedim ya, bu makaledeki öngörülerimi tamamen belli senaryoların/varsayımların gerçekleşmesine paralel dinamik bir analizle “ entegrasyonlar ve oyun teorsine göre “ kurguladım. Dolayısıyla, Türk Lirası ile ilgili söylediklerime gülmek serbestir )))      

Özetle, 2027-2028’den sonra ama özellikle 2030’dan sonra dünyada Türkiye Yüzyılının başlayacağını öngörüyorum.

  1. 2030-2032 Dönemi : Lineer Ekonomi ve Buna Bağlı Küresel Sistem/Kurumlar/Ülkeler Kusursuz Fırtına ile ÇÖKÜYOR

( eşzamanlı yenisinin inşaası da başlıyor/kaotik dönem)

Tahminim, 2030 veya başlarında uzatmaları oynayan ve 2027’de ilk kriz belirtilerinin ortaya çıkması ile sonrasında birbirine besleyen dinamiklerle önce ABD’de dağılacak/ağır krize girecek ve devamında da AB sağlam bir silkeleme yaşayacak.

Bu dönemde,2.Dünya Savaşı sonrası kurulan global kurumsal sistem ve buna bağlı küresel düzenleyici-denetleyici kurumlar (IMF,Dünya Bankası,BM,Dünya Ticaret Örgütü,Avrupa Konseyi vs dahil,) tüm eski yapılar çökecek .

Haliyle, ABD-AB gibi dev oyun kurucular, çok ciddi güç kaybedeecek. 2030-2032/33 arası, ne yazık, dünya (2.Dünya Savaşından sonraki)  en ağır hasarı alacak, üstelik bu dönemde artan iklim krizi/felaketi de üzerine tuz-biber ekecek ve lineer ekonomiye dayalı küresel kapitalizm yerle bir olacak.

Bir taraftan lineer ekonomiye dayalı Küresel Kapitalimz çökecek(tüm kurum ve kuralları ile ve blokları-ittifakları ile), ayni dönemde dünya feci/ağır bir iklim krizi felaketi ile yüzleşecek( kuraklık,susuzluk,gıda sorunu,depremler,tsunamiler vs) ve iklim felaketinde dolayı yönetilmesi çok zor göçler(tahminim 2040’a kadar 800 milyon-1 milyar insan yerinden etkilenecek) yaşanacak.

2030’dan sonra dünyanın yaşayacağı en büyük sorunlardan biri de önceki medeniyet versiyonuna göre dizayn edilen merkezi devletler fonksiyonunu/işlevini kaybedecek.Hem üniter hem de federal yapılar içinde ciddi dağılmalar ve kopmalar olacak.Ki, bence iklim felaketlerinin/krizinin etkisi ile bu dönemde belediyecilik/yerel yönetimler(ademi-merkeziyetçi yapılar) sürecin doğal dinamiği olarak ortaya çıkacak,güçlenecek.   

Ve 2030 sonrası yaşanacak küresel kusursuz fırtına sonucunda, piyasa/doğa boşluk tanımaz misali bütün bu resimde başta ÇİN,RUSYA,HİNDİSTAN,hatta 2.Dünya Savaşının kazananlarından olup karşılığında en az kazanan ülke İngiltere’de güçlenecek.Elbette başta belirttiğim gibi, Türkiye’^de öngördüğüm dinamiklerin çalışması halinde Türkiye ‘de bu dönemde yeni dünya tanziminde çok yönlü ve etkili bir oyun kurucu rol alacak.

Bu dönemde, dünya daha küçük bölgesel entegrasyonlara bölünecek,  bir çok ülke bu yeni duruma adapte olmak için bocalayacak(çünkü bu kriz benzersiz olacak),açlık-gıda krizi de üzerine vuracak,ciddi sefaletlerin/insanlık dramlarının yaşanacağı bir dönem olacak.

   Peki tüm bu krizi ne tetikleyecek?

Baştan söylediğim gibi TRUMP’ın şimdilerde ABD FIRST vizyonu ile yaptıkları ve yapmaya devam edecekleri ( boomerang etkisi ile ABD’ye döneceğinin farkında değil, farkında vardığında akrep gibi kendi kendini sokmaya başlayacak/sürü psikolojisi devreye girecek ve çok geç olacak/gemisini kurtayan kaptana dönecek)  .  

  Tahminim, 2027’lerde ABD 10 yıllık faizi kritik seviye olan % 10’lara gelecek ve artan bir şekilde sistemik risk devreye girecek ve eskiden kontrolsüz bir şekilde borçlanan/para basan ABD bu kez yeni borçlanmalarda ciddi sıkıntılar yaşamaya başlayacak ve haliyle bu başta tahvil piyasalarını vuracak ve eşzamanlı borsaları, türev piyasaları, otomatik olarak bankacılık sektörüne bulanacak (bankalarda kredi-mevduat dengesizlikleri başlayacak),hatta gayrımenkul piyasasıda olumsuz etkilenecek,zaten kusursuz fırtına dediğimi budur.

   2027’lerde % 10’lara geleceğini öngördüğüm ABD 10 YıllıK Tahvillerin ara ara ama geri dönmeksizin 2030 civarı % 40’lara kadar tırmanmasını bekliyorum.Bu süreçte de dolar ve ABD tahvillerinde ve diğer tüm enstrümanlarda ve piyasalarda/ekonomilerin genelinde başlayacak teklemelerle,sarsılmalarla,şoklarla ALTININ’da 2027 ye kadar/hatta ilk kriz belirtilerinin artacağı dönemde 12.000-15.000 USD’lere tırmanacağını öngörüyorum.Ama esasen 2030’larda ABD tahvillerinin artık kopmaya başladığı dönemde,doların da çökmesine pararalel altının 100 bin dolarlara kadar tırmanabileceğini öngörüyorum.Hatta, bu çöküntüde büyük bir ihtimalle BİTCOIN ve kripto paralarda “ ÇÖP OLACAK”..

Özetle, ben 2027-2030 dönemini ALTININ İNTİKAMI olarak isimlendiriyorum zaten.    

  1. 2032-2040 : Artan İklim Krizi/Felaketleri ile Döngüsel(yeşil) Ekonomiye Zorunlu Geçiş(2030’dan itibaren).Bu dönemde Yeni Dünya Düzeninin ve JeoStratejik/Politik Güç Dengelerinin Oluşmaya Başlaması ve Bölgesel Savaşlar

Ortaya koyduğum bu kusursuz fırtına ile ilgili füturistik senaryoya göre şimdi jeo-politik ve jeo-staretejik bazı öngörülerimi ortaya koymaya çalışacağım.Elbette,lineer ekonomiye dayalı küresel kapitalizmin çökmesine paralel ve eşzamanlı içine gireceğimiz ağır iklim krizinden/felaketlerinden dolayı 2030’dan sonra eskinin yerine , artan bir mecburiyetle YEŞİL ve DÖNGÜSEL bir EKONOMİK model oluşturulmaya çalışılacak.

Haliyle bu kusursuz fırtına tüm dünyada güç dengelerini ve önceki ittifakları kökünden sallayacak ve krizde kısmen görece güçlü kalacak(diğerlerinin çökmesinden dolayı) bazı ülkeler, kimisi akbaba pozisyonunda, kimisi de fırsatı ganimet belleyerek pozisyonlar almaya ve hamleler yapmaya başlayacak.

Ki, bu hamlelerin bir çoğu krizle derinleşen ekonomik sorunların üzerine tuz-biber ekecek olan(krizi katlanarak artıracak olan)iklim krizinden/felaketinden dolayı da olacak.

Bir kere ÇİN çok ciddi bir GÜÇ haline gelecek(doğa boşluk tanımaz ve otomatik olarak) ve bir çok ülke için de tehdite dönüşecek.Çünkü, artık karşısında onu dengeleyebilecek ABD ve AB olmayacak.Uzak ara dünya ekonomisinde tek bir devlet/ülke çatısı altında en büyük ekonomi olacak.

Buna göre, Çin’in bu kontrolsüz gücü eline geçirdiğinde,artık kimse onu durduramayacak ve  gerek doğal kaynaklar(petrol-doğal gaz,madenler vs) ihtiyacından,gerekse su sorunundan dolayı 2034-2036 civarında Rusya’ya saldırabileceğini, hatta ayni dönemlerde hem sınır sorunlarından ,hem de yine su sorunundan dolayı Hindistan’a da(ve hatta su için Vietnama dahi) saldırabileceğini öngörüyorum. Benzer sebeplerle(başta su) ve Çin’den alacağı güçle, Kuzey Kore’nin ayni dönemlerde Güney Koreye de saldırabileceğini öngörüyorum.

AB içinde de ciddi kopmaların ve dağılmaların olacağını öngörüyorum. 2030-2032 çökmesinden sonra ilerleyen dönemde( en geç 2032-2035 arasında) başta İTALYA olmak üzere, Macaristan,İspanya,Polonya,Portekiz’in de AB’den ayrılacağını öngörüyorum.Bu şekilde AB,küçülecek, zaten tüm dünya bu krizin faturasını ABD ve AB’ye kesecek(moral açıdan da).Her ikisi de ciddi sempati kaybedecek, o yüzden 2030’dan sonraki yeni dünya düzeni oluşturulurken etkileri olmayacak.

Hatta, AB’nin sallanması ve krizin devamında eskiyen ekonomisi/kaybedeceği güçle ve devlet yapılanması nedeni ile ALMANYA’nın dahi eyaletlere ayrılma/dağılma ihtimalini ciddi olarak görüyorum.Anlayacağınız komşumuz kibirli ve çifte standartçı AB, bu krizden sağlam bir tokat yiyecek ve Türkiye’nin AB dışında kalmasının önemi/etkisi ortaya çıkacak. Avrupa’da da hem ekonomik(kaynak)-siyasi hem de su krizlerinden dolayı bazı ülkeler diğerlerine saldıracak.Örneğin Polonya’nın komşularına ciddi tehdit olabileceğini öngörüyorum.Fransa’nın da benzer sebeplerden dolayı örneğin Libya’ya saldırması mümkündür.

Ve en büyük öngörüm de Rusya ile ilgilidir. Bir süre önce Ukrayna’ya saldırdığı için ABD-AB nezdinde kaybeden ve dağılma riski taşıyan Rusya/Putin, bu krizden (Çin’in saldırısı hariç) jeo-politik-jeostratejik olarak haliyle (değişen güç dengelerinden ötürü) avantajlı çıkacak.Elbette Rusya’da hem krizden hem de iklim krizinden etkilenecek ve jeo-stratejik ve jeo-politik olarak güçlenecek.

Ve kanımca, PUTİN bu fırsatı çok iyi değerlendirecek ve en büyük hayali olan SOVYETLER BİRLİĞİ’ni bu kez bir İMPARATORLUĞA dönüştürecek ve kendisini İMPARATOR ilan edecek.Ve eşzamanlı olarakta savaşmadan,gönüllü-gönülsüz olarak başta Ukrayna olmak üzere Kazakistan,Tacikistan ve başka bir kaç ülkeyi daha imparatorluğuna katacak.

Son tahlilde, 2027’lerde başlayacağını ve 2030-2032 de şiddetini artıracağını öngördüğüm küresel kusursuz fırtına, 2.Dünya Savaşı sonrası kurulan düzeni/kuralları yerle bir edecek ve yeni bir dünya düzeni kurulacak.Bu kriz,kısa sürede bölgesel savaşları da (ki çoğu iklim krizinden dolayı da olacak) gündeme getirecek.

Ve eğer yukarıda anlattığım bu global füturistik senaryo gerçekeşecekse, bu durumda Türkiye’nin 2025-2028 döneminde genelde ülke siyaseti açısından yeniden yapılanması (siyaseten başlayacağını düşündüğüm temizlik operasyonları dahil),özelde de CHP’nin  kendini acilen ATATÜRK’ün esas vizyonuna/misyonuna göre kendini konumlandırması/toparlaması/yenilemesi gerekir.

Prev PostKozmik Sistemde Mikroların, Makrolarıyla Birlemesi
Next PostBITCOIN : Ahlak Dışı/Kara Servetin Sıfırlanma Aracı olarak İlahi/Kozmik bir Tuzak mı?

Leave a reply