İçinde bulunduğumuz/parçası olduğumuz helezonik(titreşim),holografik,holistic,matriks temelli, akıllı ve ilahi tasarım Kozmik Sistem, basitten bileşiğe(en karmaşığa), alt sonsuzdan üst sonsuza,makroda ve mikroda da kendini her zerrede ayni prensiple tezahür ettiren çok basit bir TANRISAL DENKLEM/prensip üzerine inşa edilmiştir aslında.
Tanrısal Prensip : Hiç bir şey Yoktan Var Olmaz, Vardan da Yok Olmaz.
Her şey (her varlık ve kozmik yapılar) anti-madde(düşünce) ile madde arasında alt sonsuzdan üst sonsuza doğru sürekli artan/gelişen/tekamül eden bir sonsuzlukta her daim daha üst boyutlara var ile yok arasında dönüşerek (dönme-döngü-denge ile )TANRI’ya erişmeye çalışır ve ilerler.
Yani,epistemolojik olarakta , esasında Düşünce-Bilinç-İdrak evrimi/tekamülü ile canlı ve cansız her şey tekamül ederek/evrimleşerek “ ŞUURLANARAK TANRIYA ”erişme çabası içindedir. Bu yüzden insana şuurlu varlık diyoruz. Mesele,evrim ve tekamülle madde ve enerjiye(düşük frekanslı madde) dair her şeyin Tanrısal olarak şuurlanmasıdır aslında.
Tanrı, mutlak madde “ por ” parçaçığı (Makro Gürz’ün dürülmüş en mikro hali,yani içinde bulunduğumuz Kürz’deki(Kuran’da Ayetül Kürsi ayeti) Allah sisteminine dayalı Kozmik Sistemin tüm varlık ve yapılarının tohum/öz hali,minyatürü) ile baştan aşağıya etki—tepki mekanizmaları/reaksiyonları(neden-sonuç ilişkileri) ve evrimle Helezonik(titreşim),Holografik,Holistik,Matriks Temelli Akıllı(şuurlu) Kozmik Sistemi oluşturmuştur/yaratmıştır.
Tanrı/Yaratan da yarattığının içinde değildir, seyircidir. Zaten, tekamülün/bilinç evriminin Rahman boyutunda hiçlik bilincinde (ki ateş hızına dayalı mekanıdır/Kuran’da cinlerin- cemali insanlar/varlıklar – biz ateşteniz dedikleri mekan aslında) sessizleşiyoruz ve seyirci pozisyona geçiyoruz.
Kozmik Sistem, varlıkları , alt sonsuzdan üst sonsuza doğru evrimle/tekamülle sürekli kendini geliştiriyor, yaratılanı değiştirip yeniden yaratarak bir üst versiyona çıkarıyor. Sonsuz hedef(Tanrıya erişim) , bir üst /yani sonraki por’u(mutlak maddecik) oluşturmaktır aslında, yani her boyuttaki varlıkların ortak çabası/birlik bilinci ile dürülerek/katlanarak (Kuran’da anlatılan göklerin dürülmesi/kanunu) daha gelişmiş/tekamüllü/üstün tek bir hücreyi/maddeyi oluşturarak, daha yüksek “ mekan hızı,form (hücre/atom) hızı,düşünce hızında ” yeni ortak bir beyin yaratarak bir sonraki artı sonsuzda daha üst -gelişmiş prensiplerle yeni bir kozmik yapıyı oluşturmaktır. Bizler, işte böylesi bir(bu mekanda henüz aklımızın alamayacağı) bir TANRI TEKNOLOJİSİ’nin ürünüyüz ve kozmik sistemin parçasıyız.
İşte bizler (3.boyut insanı) ve diğer varlıklar, tekamül ederek hep bir üst versiyonda, hani din kitaplarında cennet dediğimiz bir sonraki aşamamız olan ve 19 boyutlu vizyon manyetik alanda/dünya tekamülünü tamamlayanların ortak birlik bilinci ile ve 7 mutlak boyut varlığının (Kuran’da Kehf Suresinde metaforik olarak anlatılan Yedi Uyurlar) yardımı ile hepbirlikte yeni mekan kurallarına(üst versiyon) göre oluşturacağımız/yaratacağımız bu yeni kozmik yapıda yeniden doğarak(asıl reenkarnasyon budur zaten) daha üst bir varlık olacağız.
Ve bu reenkarnasyon/yeniden doğuşta mahşer denilen zamanda ve 20.boyutta(bir sonraki mutlak kozmik yapının ilk boyutunda) olacak, biz bunu bugünün bilgisi ile yeni bir BİG BANG olarak(yeni elementlerle ve daha üst prensiplerle) tanımlayabiliriz.
Mutlak madde olan “Por ”, kozmik sistemde alt(eksi) sonsuzdan bizim bulunduğumuz “ taş-toprak(0.boyut),bitki(1.)-hayvan(2.) ve insan(3.) ” boyutlara kadar olan,yani taş-toprak-su aşamasına kadar olan tüm kozmik sistem ve varlıkların bütünüdür aslında. POR, dürülerek hepsini kapsıyor ve bilgisini taşıyor. Yani, gördüğümüz/göremediğimiz,elimizle tuttuğumuz/hissetiğimiz tüm canlı ve cansız varlıkların ilk MUTLAK MADDESİDİR.
Tasavvuf’ta Mevlana’nın “topraktım (0.) ot (1.) oldum,kuş (2.) oldum,insan (3.) oldum,sonra da ışık(8-11) olacağım ” dediği aslında Hakiki Kozmik yapıdaki yaratım süreci olan eksi/alt sonsuzdan artı/üst sonsuza dürülerek evrimleşmesini anlatıyor.
Kısaca Tasavvuf’ta Mevlana, mutlak madde POR’dan sonra poryum,porya ve hücre (canlılar ana rahminde 7’li birleşim sinsilesi ile) -atomun (cansızlar/kozmik yapılar karadelikte 9’lu birleşim sinsilesi ile) oluşmasını anlatıyor aslında.
Diyor ki, yani eksi sonsuzdan gelirken 0.boyutta önce toprak oldum ve sonrasında artı sonsuzda 1.boyut varlığı bitki oldum, sonra 2.boyut varlığı hayvan oldum ve sonunda 3.boyut varlığı insan oldum ve eğer 78 bin yılda(3 tur Gürz= 3 * 26.000 yıl) tekamülümü (bilinç olarak) tamamlarsam da 8-11. boyutlarında(RAB) ışık varlığa döneceğini anlatıyor. 11-19 boyut arasında da ateş hızındaki(Kuran’da Cin diye anlatılan) Rahman varlıkları var.
Mevlana, bir bakıma asıl mekan (misal alemi denilen) olan Hakiki Kozmik Yapıda, alt sonsuzdan üst sonsuza evrimle ve varlıkların dürülme kanunu ile gelişimini/tekamülünü anlatıyor, bir bakıma da “ yoktan var olmakla, vardan yok olmaya ” dayalı TANRI DENKLEMİNİ/Prensibini ‘de tasavvufi/felsefik olarak anlatıyor,ortaya koyuyor.
Bu yüzden Mevlana ile Einstein farklı dillerden ve disiplinlerden benzer bir HAKİKATİ söylüyorlar ve kendi disiplinlerine göre ifade ediyorlar. Einstein’da aslında bir bakıma varolma(madde) ile yok olma(anti-madde) ilişkisini, madde/kütle ve ışık hızına dayalı genel görelilik kanunda ortaya koymuştu E (yok olma) = MC2 (var olma).
YOK Hali /Anti-Madde (Düşünce) ve VAR Hali/ Madde İlişkisi
Tanrının yaratımı olan Kozmik Sistemin gıdası, “ VARLIKLARIN DÜŞÜNCESİDİR ”. Kozmik Sistem kendini alt sonsuzdan üst sonsuza doğru uzanan varlıkların düşünceleri(düşünce sonrası bilinç ve idraktir = Tekamüllü Varlık yani) ile besler ve geliştirir/var eder. Bu şekilde tüm varlıklar tekamül ederek Kozmik Sistemin ilk yaratıcısı dediğimiz Tanrıya ulaşmaya çalışır.
Zaten, bizler(3.boyut dünyada defalarca enkarne olanlar), dünyamızın da içinde bulunduğu vizyon manyetik alan olan (yalan/rüya/oyun vs) ve anti maddeden oluşan 19.boyutlu Gürzü (Kuran’da Ayetül Kürsi), bu 19 boyutta bulunan(misyona ve tekamül seviyesine göre) tüm varlıkların işbirliği(birlik bilinci bu yüzden önemli) ve yaratımı ile maddeleştirmeye çalışıyoruz. Salt bir bilimsel felsefe ile baktığımızda da, bir bakıma bilimsel keşiflerle Tanrının 1.cil tasarımındaki yaratımın şifrelerini çözüyoruz.
Yani, Hakiki Kozmik Yapıdaki varlıkların tekamül ederken(düşünerek bilinçlenme/idrak süreci) fazladan biriktirdikleri artık düşünceleri(antı madde) bir defaya mahsus maddeleştirmek için bu vizyon manyetik alanda/dünyada enkarne oluyoruz ve anti-maddeyi maddeye dönüştürüyoruz.Çünkü, varlıklar kendini ve gelişimini madde ile ve maddede açığa çıkarır/gelişir/var olur vs (kozmik sistemin kuralı).
İşte VAR OLMAK(maddesel) budur, yani düşüncenin, yani anti-maddenin, yani görece yüksek seviyedeki titreşim ve frekansın görece daha düşük frekanslarda kendini göstermesidir/oluşmasıdır/görünmesidir.Bu “maddesel var” olmadır.
Madde olarak gördüğünüz tüm canlı ve cansız varlıkların “ var olmasıdır ”. Tuhaf ve çelişkili gelebilir ama maddesel(eşzamanlı 5 duyu ile algılanan) var olma ve yok olma , düşük ve yüksek frekanslarda/titreşimlere göredir. Varlığın içinde bulunduğu mekan band ve form(beden/hücre/atom) hızı düşük oldukça,madde yoğunluğu artar ve var olur/görünür; tersinde ise yok olur,görünmez,şeffaflaşır.
“ Düşünce= Anti Madde= Madde ” Dönüşümü = TANRISAL DENKLEMİ
Düşünce, anti maddedir ve tüm vizyon manyetik alan Gürz(yani evren-kainatın içinde olduğu kozmik yapı) anti maddeden oluşur. Anti-Madde ise = Nötron(yüksüz) + Pozitron(+ yüklü) den oluşur. Madde(atom)= Çekirdek ( + yüklü Proton) + Elektron(eksi yüklü) den oluşur. Ve zamana ve mekana göre de sürekli olarak anti-madde maddeye ve madde de anti-maddeye(düşünce) dönüşüm içerisindedir.
Fizik bize diyor ki; bir anti-madde parçaçığı ile madde parçaçığı karşılaştığında(çarpıştığında) birbirlerini YOK EDERLER. Yani, 2 taraftaki karşıt güçler olan eksi yüklü elektronla, artı yüklü pozitron karşılaştığında, ayni zamanda çekirdekteki yüksüz nötron ile artı yüklü protonda çarpıştığında birbirlerini yok ederler.
Böyle bir yok olma durumunda, ortaya “ Elektromanyetik Radyasyon(enerji/BİG BANG sonrası oluşan ilk ortama benzer ) ” çıkıyor. Yani, fizik açısından elektromanyetik radyasyon yok olma ortamını anlatıyor.
Felsefe açısından da, maddeden anti-maddeye,maddeden düşünceye geçişi anlatıyor aslında.Hatta, bu dönüşüm ,yani var olma ve yok olma dönüşümü, bize aslında Tanrı Prensibi/Denklemi “ dematerilizasyonla maddeleştirmeyi(yaratımı) ” anlatıyor.
