Aşağıda yazmaya devam ettiğim 3.kitabımdan “ bilgi-bilinç-idrak süreci ” ile ilgili kristalize bir tespitim/denemem var.
İnsanoğlunun zihinsel evrimi/gelişimi/tekamülü, kanımca “ önce bilginin varlığına/ortaya çıkmasına + bilginin edinilmesine/erişimine/bilgilenmesine + düşünmesine + bilincinin oluşmasına/bilinçlenmesine + idrakine ” bağlı bir dizi meşakatli aşamalı süreç yönetimi sonrasında oluşmaktadır( Ekteki resmi/görseli çizerekte kendimce bu süreci tanımlamak istedim)
Yani, zihinsel tekamül/ bilgiye teslimiyete kadar geçen süreçte ciddi bir zaman ve emek/çaba vardır. Bilginin ortaya çıkması aslında her şeyin başıdır, başlangıcıdır ; ona erişmek/bilgilenmek ise ayrı bir çaba ve bazen de şans gerektirir, üzerine elde edilen bilgi/lerle düşünmek ve somutlaşarak bilinçlenmek ve nihayetinde de bu kristalize olmuş bilgiyi en sonunda hayatına monte ederek davranmak/yaşamak yani idrak etmek , bilgiye teslim olmak (hücrelerinde/iliklerinde hissetmek) çok meşakketli bir süreçtir.
Bilginin(brüt) varlığı,oluşması ve ortaya çıkması da, ya klasik somut kaynaklardan, ya da sezgisel kaynaklardan (ilham,rüya,mesaj,işaret,spritüel vs) olabilir.Kişi, çoğu zaman bu 2 kaynaktan aldığı brüt bilgileri beynin temel fonksiyonları ile düşünerek , sorgulama ve sentezleme süreci ile ayıklar,şekillendirir,harmanlar,olgunlaştırır,kristalize eder.
Peki nasıl olur da, bilgi bazı insanları yerinden zıplatıyor,uyutmuyor,hayatlarını değiştiriyor ama ayni bilgi bir başka insana yeterince etki etmiyor veya ona geçmiyor ?
Çünkü, ne yazık alınan/erişilen bilgi çoğu zaman kişilerde “ yoğun/konsantre düşünme sonrasında bilinçlenme ve devamında idrak aşamasına geçmiyor ”. İdrake dönüşemeyen bilgi, kişi de “ bilgi hammallığına neden oluyor ”
Bilgi,kişi de sadece düşünme/düşünce aşamasında kalıyorsa,yani bilince/bilinçlenme aşamasına geçemiyorsa, o vakit kişi de “ farkındalık ve aydınlanma ” oluşmuyor. Alınan/edinilen bilgi/ler üzerine yoğun düşünülerek bilgi bilince dönüşüyorsa,yani bilinçleniyorsa, o vakit kişinin nöron örüntü ağı değişiyor ve bu şekilde düşünce kalitesi artıyor. Yani, farkındalık ve aydınlanma hali oluşuyor.
Yoğun düşünme, bilgiye-düşünceye enerji/duygu yüklemektir ayni zamanda(beyinde biyo-kimyasal içselleştirme işlemi/bilgi vücudunuzu sarıyor) ,ki bundan dolayı nöron örüntü ağı değişiyor ve bilinçlenme ile düşünce kapasitesi ve kalitesi(her zaman değil) artıyor. Lakin bilinçlenmek tek başına yeterli olmuyor.
Önemli olan, yoğun düşünerek bilince dönüştürdüğün bilgiyi hayatına monte etmektir. Ki, bunun için de “idrak gerekir ”. İdrak için bilinçlenmek esasdır ama idrak her zaman direkt hakiki bilgiye teslimiyeti(hakka/hakikate) getirmez .
Çünkü, kanımca idrak , bilinçlenen kişi de 2 türlü gerçekleşmekte/ortaya çıkmaktadır.
Yani bilgiyi,beynin 7 temel fonksiyonlarını kullanarak (matriks yoğunluğu ile) düşünerek bilince dönüştüren/bilinçlenen kişi, ağırlıklı idrakini/şuurunu yoğunlukla “ aklen/akılla/mantıkla tatmin ve tasdik etmişse ”; yani kalben/vicdanen yeterince tatmin ve tasdik edememişse, o zaman mantıksal idrak kategorisinde elde ettiği bilgiyi/bilinci kendi gelişimi için tam bir hakikate/bilgiye teslimiyete dönüştüremez.
Haliyle, bu yoğun mantıksal idrak hali, kişi de iradeli/istikrarlı/düzenli/şuurlu çabalardan/tutumlardan oluşan davranışlar bütününü tam olarak ortaya çıkarmaz(çünkü bilgi hücrelerde tam olarak içselleştirilememiştir/bilgi hakikate dönüşerek vücudu sarmalamamıştır ).
Ancak, bilgiyi,beynin 7 temel fonksiyonlarını kullanarak (matriks yoğunluğu ile) düşünerek bilince dönüştüren/bilinçlenen kişi, ağırlıklı idrakini/şuurunu “ aklen ve kalben/vicdanen de yeterince tatmin ve tasdik etmişse; o zaman elde ettiği bilgiyi/bilinci kendi gelişimi için tam bir hakikate/bilgiye teslimiyete dönüştürür.
Haliyle, bu aklen ve kalben idrak hali, bu kez tam tersi kişi de iradeli/istikrarlı/düzenli/şuurlu çabalardan/tutumlardan oluşan davranışlar bütününü ortaya çıkarır (çünkü bilgi artık hücrelerde tam olarak içselleştirilmiştir/kodlanmıştır)
İşte tam bu aşamada , bilincin idrake dönüşmesi sürecinde insanın kişiliği(mizaç ve karakterden oluşan sentez) ve aurası, yani hak boyutu/sınırı/çemberi/bulunduğu üst küme/birlik bilinci de çok önemlidir. İnsanın aklen ve kalben idraki/ bilgiye teslimiyeti (çünkü gerçeklik hakikate-hakka dönüşüyor) teslimiyeti, yani bilginin hayata montesini belirleyen ayni zamanda insanın kişiliği ve eşzamanlı aurasıdır .
Ki, bu aşamada artık , bilgi bilince ve bilinçte idrake dönüşerek insanda nefs kontrolü ile zihinsel (hücresel/bedensel) evrim /tekamül gerçekleşmiş olur. Sontahlilde, tek başına aklen idrak, bilgiye/hakikate teslimiyet için yeterli değildir,mutlaka kalben idrakte gerekir.
